28 Ekim 2013 Pazartesi

Duruldum

Acıyla uyandım. Yatakta doğruldum, karanlıktı. Sessizce yataktan kalkmak istedim ama yapamadım. Başım çatlıyordu. Sadece bir an bile düşünmeye çalıştığımda beynime bıçaklar saplandı. Gülümsedim. İçki içmenin amacı bu değil miydi zaten? Düşünememek. “Acı da neymiş” dedim kendi kendime. “Ne acıları karşına alıp güldün sen, baş ağrısı bozmaz seni”. Kendi kendine gaz veren insanların ortak yalnızlığıyla sarıldım yorganıma. Tekrar uykuya dalmadan önce gördüğüm bir çift gözü de uyandığımda unutmuştum zaten. Kalktığımda her şey daha netti. Başım ordan sesleniyordu “ben burdayım unutma beni”. Midem de aynı. Ama en kötü evredeydim şimdi. Canım gece olduğundan daha çok yandı bir anda. Unutmak istediğim her şey çöktü üstüme. Ağır geldi. Hem öyle hayali bir acı falan da değildi. Fiziksel bir acıydı. Tenimi her yöne çekiyorlarmış sanki. Duruldum. Hep öyle yaparım zaten. Düşünürken susarım. Uzaklarda bulursun beni. Koparım her şeyden. Işte yine duruldum ben de. Yalnız olmayı düşündüm. Yalnız olmak ben olmaktı. Bu, alışkın olmadığım bir şey değildi. Ama bir gün karşına biri gelirdi, sen kendini açardın. Anlatırdın, paylaşırdın, bölüşürdün yükleri. Birlikte aşacağına söz verirdin bütün zorlukları. Kendine yaslanacak bir duvar buldun sanırdın. Sonra da o duvar sessizce çekilirdi ya hani sen yaslandığında. O zaman koydu bana da yalnızlık. Çünkü biliyorum, yaslanmasam, güvenmesem, düşmezdim… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder