31 Ekim 2011 Pazartesi

İyi ki doğdun! :) Bir dilek tut ve mumları üfle.
Bütün o kalabalığı, mumları üfleyen arkadaşının gözlerindeki yansımadan izledi. Ellerini incelerken kafasında sorular vardı. Kendisi ne dilek tutmuştu acaba. Hatırlayamıyordu nedense. Kendini zorladı, düşündü. Çok zaman geçmemişti doğum gününün üzerinden, hatırlaması gerekiyordu. Gözlerini kapattı, o geceye geri döndü. Açılan bir kapı, gözlerinin içi parlayan insanlar, bir pasta, mumlar.

İyi ki doğdun! :) Bir dilek tut ve mumları üfle.
Üflemeden önce arkadaşının gözlerinin içine bakmıştı. Yansımada kendi gözlerindeki alevleri gördü. Mumları üfledi, dilek dilemeden... Hatırlıyordu. Dilek dilememişti çünkü istediği hiçbir şey yoktu. "Ne diledin?" diyenlere ise muzip gülümsemesiyle "Söylersem gerçek olmaz." demişti...
Doğum günlerini sevmezdi o. Var oluşu pek amaçsız gelirdi. Kendi için çok fazla birşey yapmazdı. Kendi pastasını yemezdi, başkalarının doğum gününde pasta uzatıldığında kırmaz, mutlaka biraz yerdi. Pastadan nefret ederdi.

Düşündü. Herşey bu tavrı yüzünden başına gelmişti. "Doğum günlerini önemsemem ben." Bu yüzden insanlar da önemsemiyordu işte. Kendine kızdı. Ellerini incelemeye devam etti.

"Sen pasta almıyor musun?" Uyandı. Ne kadar zamandır ellerine bakıyordu acaba... Hediyeler verilmeye başlamıştı bile.
"Hayır. Pasta sevmem, teşekkürler." Yanında getirdiği pakete baktı ve karşıda duran aynaya. Gözlerinin içine baktı. Kusursuz görünüyordu. Güzel giyinmişti, saçı düzgündü, elleri güzeldi. Gözlerinin içine baktı. Önce dudakları gülümsedi, sonra biraz çabayla gözleri... Hazırdı. Herkesi kandırabilecek gülümsemesiyle tereddütsüz, net ve uzun adımlarla yürüdü, arkadaşına hediyeyi uzattı. Çok düşünülmüş bir hediyeydi. Arkadaşının mutluluğu sahte değildi.

"Artık gitmem gerekiyor."
Dışarı çıktı. Yürüdü. O çok sevdiği cheesecake dükkanına girdi. Toblerone çikolatalı cheesecake söyledi kendine, krokanlı... Karamel sos ve 3 tane mum. "Hadi bakalım" dedi kendi kendine...

Bir dilek tut ve mumları üfle...